Mehmet Avadan’ın Yazısı
CARNATIC
Yıllar önce ilk kez daldığımda hikayesini bilmediğim batıktı CARNATIC. Straits of Gobal adı verilen ve Kızıldeniz’in en yoğun deniz trafiğinin olduğu rota üzerinde yer alan Sha’b Abu Nuhas resifi üzerinde bulunuyor. Denizciler için bugün dahi tehlikeli olan bölgeyi Süveyş Kanalı’nın açıldığı dönemde düşünemiyorum doğrusu. Sha’b Abu Nuhas Kızıldeniz’in Süveyş Kanalı’na dönüşmek için daraldığı kuzey-batı köşesinde yer alır. Resif yüzeye çok yakın başlar ve sualtıcılar için olağanüstü zengin mercanları, aslan balıklarını, orfozları barındırır. Ve tabii Carnatic’i de.
Carnatic, Samuda Bros of London tersanesinde inşa edilmişti. Zamanın modern sayılan gemi inşa teknikleri kullanılarak yapılmış bir çelik omurgalı ahşap yolcu gemisiydi. 89.8 metre boyunda, 7.8 metre eninde ve 11.6 metre borda yüksekliğine sahipti.
1776 tonluk Carnatic’te Londra’da Humphrys and Tennant tarafından imal edilmiş bir 4 silindirli, 2442 hp gücünde motor olduğu gibi uygun şartlarda kullanılması daha ekonomik olan dikdörtgen şeklinde yelken donanımı da vardı.
Carnatic Aralık 1862’de suya indi ve Mart 1863’te Peninsula & Orental Yolcu Vapuru İşletme Şirketi satın alarak üzerine tescil ettirdi. 27 Haziran 1863’te ilk seferi Kalküta’ya idi. Bu seferinde Süveyş, Bombay ve Çin’euğradı.
Firmanın en deneyimli ve yetenekli denizcisi P.B.Jones 1869’da Carnatic’in kaptanıydı. Süveyş Kanalı’nın inşaası tamamlanmak üzereydi. 3 ay içerisinde açılması beklenen kanal denizcilerin işini çok çok kolaylaştıracaktı. O Yıllarda gemiler İskenderiye Limanı’na yük ve yolcularını indiriyor ve 200 mil mesafedeki Süveyş’e karayoluyla ulaştırılan yük ve yolcular yolculuklarına başka bir gemiyle devam ediyorlardı. Bu meşakkatli bir yolculuk olsa da Ümit Burnu’nu dolaşmakla mukayese edilemeyecek kadar kısa sürüyordu.
Kaptan Jones 1869 Eylül’ünün 2.haftası boyunca gemisine yolcu ve yük yerleştirilmesine nezaret etti. Taşıyacağı yükün bir kısmı oldukça değerliydi ve tek tek kontrol ederek gemiye alınıp yerleştirme işlemi zaman alıyordu. Hafta sonu 34 yolcu, 176 mürettebat, Hindistan’dan nane almak üzere 40.000 İngiliz Strerlini, pamuk balyaları, bakır levhalar ve mektuplardan oluşan yüküyle harekete hazırdı.
Deneyimli Kaptan Jones, tehlikeli sularda ilerlediğinin bilincindeydi ve bütün dikkatiyle Carnatic’i yönetmeye gayret ediyordu. Mürettebatına güvenmeyen Kaptan Jones sürekli Kaptan Köşkündeydi. Sürekli içtiği kahvenin onu diri tutacağına inanıyordu. 11 knot sabit hızla ilerlerken gece saat 00:40’da Ashrafi’nin ışıkları görünmüştü. Saat gece yarısını biraz geçe 2.Kaptan görevi devralmak için kaptan köşküne gelmişti. Her zaman olduğu gibi kara tarafında hafifçe sis, berrak bir gökyüzü ve hafif bir esinti vardı. Rota üzerinde yer alan kara parçalarının tamamı görülebilir durumdaydı. Gece 01:00’de Shadwan Adası 2.Kaptan tarafından görüldü. Serdümen rotayı önce 46 derece’ye çevirdi sonra da kademeli olarak 51 dereceye. Saat 01:18’de sancak pruvada dev dalgaların kırıldığı görüldü. Hemen dümen oldukça sert biçimde sancağa çevrilirken motorlara tam yol verildi. Ancak geç kalınmıştı: Carnatic Sha’ab Abu Nuhas resifine çarpmıştı ve çarptığı yere takılıp kalmıştı.
Kurtarma çareleri arayan Kaptan Jones olabilirliği görünce gemideki yükün durumunu gözden geçirdi. Pompalar çalışıyor ve geminin yırtılan bordasından alınan su uzaklaştırılıyordu. Kaptan yolcuların ve mürettebatın güvenliği için gemide kalmalarına karar verdi.
13 Eylülün seher vakti Kaptan Jones bir kez daha durumu değerlendirdi. Gemi büyük bir mercan resifinin üzerine oturmuştu ve su alıyordu ancak pompalar suyu boşaltabiliyordu. Geminin formunda bir bozulma söz konusu değildi. Kaptan Jones büyük miktarda pamuk balyalarını gemiden atılmasını emretti. Bu sayede yükü hafifleterek gemisini yüzdürmek istiyordu. Yolcular arasında panik olmamasına rağmen bir kısmı Shadwan Adasına çıkmak için izin istedi. Kaptan isteği reddetti. Kaptan Jones, tehlikeli bir mercan resifinin oldukça uzağındaki adaya 210 kişinin küçük botlar içerisinde ulaştırılmasının ciddi riskler taşıdığından emindi. Gemisi yara almış olsa da henüz batmamıştı, motor çalışır durumdaydı ve yeterince konfora sahipti. Ayrıca Kaptan Jones Peninsula & Oriental firmasının bir başka gemisi olan Sumatra’nın Süveyş’e ulaşmak için her an yanlarından geçmesi gerektiğini biliyordu. Her an Sumatra ile karşılaşma ihtimalleri vardı. Karşılaştıklarında Sumatra’nın Carnatic’i kurtarmak için yeterince çaba göstereceğinden emindi.
Yemekler yenildi. Yolcular güvertede dolaşırken sürekli olarak uzaklardan geçen bir gemiyi yani Sumatra’yı arıyorlardı. Gelen olmadı ve akşamın karanlığı çöktü. Yolcular Shadwan Adasına cankurtarma filikalarıyla ulaşmak için tekrar izin istedilerse de istekleri tekrar reddedildi. Hemen hepsi de bir mercan resifinin gemiye verebileceği hasarı küçümsüyorlardı. Kaptan Jones ise yolcuların tamamıyla birlikte gemide bir gece daha geçirmeyi planlamıştı. Kaptan Jones’a güvenen bazı yolcular, kaptanla birlikte görkemli bir akşam yemeği için hazırlanmışlar ve ikram edilen içkileri yudumluyorlardı.Bazı yocular bu yemeğin kendileri için son yemek olabileceğini düşümüyor da değildi. Carnatik mercan resifi üzerine iyice yerleşmişti ve su sızıntıları tehlikeli olmaya başlamıştı. Sızıntının sürekliliği farkedilmeden omurgaların zarar görüp zayıflamasına neden olmuştu. Artık Carnatic’in sonu sadece zamana kalmıştı.
14 Eylül sabahı saat 02:00’da su seviyesi iyice yükselerek kazan dairesini basmış ve çalışan motorun aniden durmasına neden olmuştu. Doğal olarak motordan güç alan aydınlatma sistemi de devredışı kalmıştı. Şimdi daha fazla yolcu gemiyi tek etmek istiyordu fakat Kaptan Jones hala Sumatra’nın yetişecek olduğundan kuşku duymuyordu. Sabah günün ilk ışıklarıyla birlikte deniz yükseldi ve sular hızla gemiye dolmaya başladı. Artık gemisini kaybetmek üzere olduğunu anlayan Kaptan Jones kurtarma filikalarını hazırlamaları için personele talimat verdi.
Kaptan Jones, öğle üzeri saat 11:00’ a kadar karaya çıkmak için hazır olan ilk filikanın hareketine izin vermedi. İlk filikaya hareket emri verdiğindeyse bazıları için artık çok geçti. Eski bir denizci geleneği uygulandı ve önce kadınlar ve çocuklar filikalara alındı. İlk filikaya 3 kadın ve 1 çocuk alındığında Carnatic sessizce yarıya kadar sulara gömülmüştü. 34 saatını mercan resifi üzerinde can çekişerek geçiren Carnatic 5 yolcu ve 26 mürettebatı da yanına alarak hızla sulara gömüldü.
Yükünden dolayı iskele tarafı daha ağır olduğundan resiften kayarak iskele tarafı altta kalacak şekilde yan yattı. Herkes denize dökülmüştü. Yolcular ve müretebat her türlü yüzen enkaz arasında hayatta kalma savaşı veriyorlardı. Kıç tarafın sulara gömülürken ürettiği dalga hepsini yutmuş gibiydi. Filikalar yüzmeğe çabalarken insanlar nerede olduklarını bilmez halde hayatta kalma savaşı veriyordu. Mürettebat ve yolcular birbirlerine iyice kenetlenmişlerdi. Herkes kendini olduğu kadar diğerlerini gözetir durumdaydı. Tek tek önce güvenliklerini sağlayıp diğer filikalarla resifin sığ bir bölgesinde bir araya geldiler. Bazı şeyler ihtiyaç olabilir düşüncesiyle toplanıp filikalara alındı ve artık ayrılma zamanıydı.
Shadwan Adası çok geniş bir alana yayılan Sha’b Abu Nuhas Resifinin 3 mil uzağındaydı. Yolculuğu kısaltmak adına erkekler yedi filikayı da sığ resifin üzerinde iterek ilerlemesini sağladılar. Bereket versin filika filosunun her bireyi de hedefe güvenle varabilecek kadar sağlamdı. Günbatımından hemen sonra adaya vardılar. Karaya çıkıp kurulanmadan önce uzun süre mercan resifleriyle boğuşmak zorunda kalmışlardı.
Allaha şükür birkaç pamuk balyası ada yolunda ıslanmıştı ancak çok sıkı bağlanmış olduğundan iç kısımları kuru kalmıştı. Pamuk balyası diyorum ama aslında onların çoğu basma adı verilen pamuk ipliğinden dokunmuş bir tür kumaş balyalarıydı. Basmaların kuru kalmış kısımları soğuk bir Kızıldeniz gecesi için oldukça gerekliydi. Çok fazla kuru pamuk vardı ve adada konaklamaları için gerekli ortamı sağlıyorlardı. Sonunda Sumatra göründü ve işaret fişeğine hızla yanıt verdi. Süveyş’e vardığında Kaptan Jones İngiltereye çağrıldı. Onu sıkı bir soruşturma bekliyordu.
Bu günün birkaç milyon poundu değerinde çok kıymetli yükü nedeniyle Kaptan Henry Grant arama-kurtarma operasyonunu yönetmek için görevlendirilir. Kaptan Grant Süveyş’e geldiğinde Carnatic’in battığı yerde derinliğin 70 metre civarında olduğunu öğrendi ve geri döndü. Bir başka açıdan yeniden değerlendirdiğinde batığı göz atmaya değer buldu. Eylül’ün 29’unda duruma tekrar bakmak için acilen Arap gemileriyle irtibat kurdu. Kaptan Grant Carnatic’in sığ sudaki bir resifin üzerinde olduğunu ve yüzeyden görülür durumda olduğunu öğrendi. Birkaç kaynaktan bilgiyi doğruladı.
Kurtarma gemisi Tor’da Kaptan Grant’ın sadece bir dalgıcı vardı. Olumsuz hava koşulları nedeniyle Whitstable’dan dalgıç Stephen Saffrey’nin ilk inişi 15 Ekim’i buldu. Batığın ilk bulunduğu yerde ilk arama mektup odasında yapıldı. Mektup kolileri yüzeye gönderildi ve cep saatleri kasadan çıkarıldı. Tahmin edebileceğiniz gibi tuzlu suda beklemiş saatlerin artık hiçbir değeri yoktu.
Mektup odasından sonra posta ofisine geçildi ancak ulaşmak için 2 ayrı bölme geçilmesi gerekiyordu. Posta ofisine ulaşmak için dalgıç Saffrey birkaç gün uğraş verdi. 26 Ekim’de 16 mektup kolisi bulundu. 8 Kasım’a kadar yüzeye gönderilebilecek her şey çıkarıldı ve görev tamamlandı. Akabinde yerel bir firma olan Bedouin’e bağlı serbest dalgıçlar, Hindistan alo gönderilmek üzere gemiye alınan 700 adet bakır levhayı bulup çıkardılar.
Resmi raporlar ve değerli yüklere ait kayıtlar kurtarıldı. Hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde değerli yük taşıdığından emin olunduysa da değerli yük bir türlü bulunamadı. Kayıp hazine efsanelerine bir yenisi daha eklenmişti.
Soruşturmayı yürüten heyete göre Kaptan Jones son derece yetenekli bir denizciydi ancak özellikle kafa fenerleri son seyirde uygun durumda değildi. Güvenli bir yolculuk yapılması adına her koşulda görünür ışık donanımının bakıma ihtiyacı vardı ve bu uygun şekilde sağlanmamıştı. Kaptan Jones savunmasında alışılmadık şekilde ve güçte bir akıntıyı öne sürdüyse de soruşturma heyeti ışık donanımının yetersiz olduğu konusunda ısrarlıydı. Heyet gemi mürettebatının elinden gelen çabayı gösterdiğine emin oldu. Zaten batmış ve sefer yapamayacak durumdaki Carnatic’e, son seferinden dolayı mahkeme kararıyla 9 ay seferden men cezası verildi. Kaptan Jones, Carnatic’in batışından sonra bir daha denizlere dönmedi.
Batığın inanılmaz oluşunun sebebi iki parça halinde dibe inen geminin, dipte birleşerek tek parça haline gelmesidir. Daldığımda gördüm: Carnatic resif üzerinde ve resife paralel konumda uzanmış. İskele tarafı üzerine yaslanmış konumda tekne içi doğuya bakıyor. Batığa dalan birçok dalgıç için görülmeye değer 3 kısım var. Hala bozulmamış ön ve arka bölümler, son derece hasarlı birleşme bölgesi ve motorun yer aldığı makine dairesi.
Batığın dibe temas ettiği iskele tarafı yaklaşık 27 metre derinlikte ve batığın yüzeye yakın bölümünü teşkil eden sancak tarafı ise yaklaşık 20 metre derinlikte. Ahşap üstyapıyı oluşturan tahtalar uzun bir çelik gövde üzerinde çapraz elemanlarca bir arada tutuluyor. Güvertenin yok olmasına rağmen batığın iki güvertesini destekleyen omurga parçaları bütün ihtişamıyla ayakta. Pruvada yer alan geniş bakır halka bir zamanlar yelken direğinin yatağı olsa gerek. Uzaktan baktığımda Carnatic’in zarif çizgilerini kolayca görülüyordu. Bu görünüş ile, zamanının oldukça estetik, üstün teknoloji ürünü bir gemisi olduğuna şüphe bırakmıyordu. Zamanında Carnatic’in pruvasının hafifçe genişlediği yerin her iki tarafında kurtarma filikaları yer alıyormuş. Ben ise ancak batığın çelik destekleri arasında dolaşabildim, Geminin 1862’de yapıldığına dair tabelayı gördüğümde kendimi bir an zaman tünelinde hissetmem kaçınılmazdı. Biraz ileride batığın en fazla hasar gören orta bölümüne ulaştığımda Carnatic’in başına gelenlerin ağırlığıyla üzüldüm. Bir hurda yığınının anlatabileceği her şeyi anlattığı kesindi. Gördüğüm 4 silindire sahip motor devasa yapısıyla bugünün teknolojisiyle alakası olmasa da ilginç görünüyordu.
Batığın kıç tarafı çoğu son derece estetik görünüyordu. Küpeştelere paralel olarak her iki yanda yer alan filikaları tutan donanım arasında dolaşmayı başardım. Tahmin edeceğiniz gibi filikalar Carnatic batarken görevdeydiler. İçerilere doğru birkaç varili gördüğümde içerisinde ne olduğunu tahmin etmeye çalıştım. Belki de ahşap korucucu kimyasallarla doluydular ki variller bu çağa kadar ulaşabilmeyi başarmışlar.
Batığın en iyi görüntüsünü yakalamak için batık içerisinden çıkıp karpuz kıça doğru ilerlerken bulunduğum açıdan Carnatic’in muhteşem görüntüsüyle karşılaştım. Karpuz kıç üzerinde yer alan yanyana 7 adet pencerenin görüntüsü çok hoştu doğrusu. Serde mühendislik eğitimi aldığımdan olacak, bu görüntü ile geleneksel gemi inşa tekniklerine modern çelik konstrüksiyon yapının nasıl adapte edildiğine dair fikrim de oldu. Maskem pencerelerden aşağı doğru kıç eğrisini takip ederek muhteşem görünüşlü dümen yekesine ulaştığında hemen alçalmaya başladım. Dümenle birlikte uskurun kanatlarını gördüğümde batığın çok da eski olmadığını düşünmekten kendimi alamadım.
Bu kadar uzun süre sualtında kalan Carnatic’in daha uzun yıllar sualtında sükunetini koruyarak kalacağını ve belki de birkaç asır sonra dalacak dalgıçlara çok daha ilginç geleceğini tahmin etmek zor değil. Bugün için türünün en güzel örneklerinden biri olduğuna şüphe yok ve kesinlikle görülmeğe değer. Carnatic’e dalarak, batıkta hayatını kaybedenleri de anmış oldum. Elbette acılarınıı tamamen anlamama imkân yok ancak bir fikrimin olduğu da bir gerçek.
İyi dalışlar,
Mehmet Avadan
https://www.facebook.com/mavadan
Bir yanıt bırakın