Sinopsis
Kıyılarda daha yolların yapılmadığı zamanlar… Tarım ürünlerinin günlerce süren yollarda bozulması nedeniyle ahşap çektirme tekneleriyle büyük şehirlere, İstanbul’a Atina’ya taşındığı dönemler. Yapay süngerin daha icat olmadığı, sanayide, medikal alanda, evlerde kullanıldığı günler. Sünger para ediyor, süngerciler büyük riskleri göze alarak, hatta hayatlarını feda ederek Akdeniz’in her yerinde denizin dibine dalıyor. Tarım ürünü olmayan, köylünün hayvancılık dışında bir çaresi olmayan sarp, kayalık bir adada yaşam için tek çare denize gitmek. Bu koşullarda, 80’lerin ortasında hem Bodrum’da hem de on km ötede Kalymnos’ta bir anda yok oluyor. Ada halkı bir ansızın dımdızlak kalıyor, çaresizce balıkçılığa yöneliyor, adayı terk edip ülke değiştiriyor. Üç beş tekne ise bu şartlarda kırk yıl daha sünger avlamaya devam ediyor. Tabi sünger az, istiridye, fuska, deniz kestanesi, balık, deniz hıyarı ne varsa toplayarak sürdürüyorlar hayatlarını. Niko ve Skevo’nun geçtiğimiz yüzyıldan kalmış teknedeki sürdürdüğü adadan adaya yol aldıkları deniz yaşamı acılarla ve bolca keyifle dolu.
MANCORNA, a film that captures the essence of Greek island life through the eyes of two 70-year-old men. Directed and produced by Mert Mert Gokalp
Synopsis
Just 10 kilometers away from the Turkish coastline, the first time I visited Kalymnos Island, I was mesmerized to see surprisingly high boat sterns, boat-heads, and the Greek Tirhandils, looking like today’s Noah’s ships. The reserve air tanks inside these boats, propeller protection cages, diving stones, surface observation mirrors, and other curious sponging equipment. While walking around tirhandil boats, I was daydreaming in the sponge museum. Various types of sponges, sponge scissors, diving masks, the metallic sounds of the church bells alarming the village of the arrival of the sponge fleet, children running to the harbor, crew on top of boat masts, proud divers posing on the boats, boats full of drying sponges… 8 years later, I was in Lipsi Island. I was waiting for the opening of the boat shop for sea delicacies. With his deep rumbling voice echoing in the mountains on the stones, a chubby cheeks lad with a remarkable belly Niko curses Skevo: ‘Grab these oysters and deliver them to Maria’. Carrying a considerable sponge diver tattoo in his ankle, a skinny man with indigo blue eyes opens his toothless mouth and starts to laugh sarcastically ‘Nikolasss’. Skevo grabs the basket with the daily catch and runs away from the boat leaving Niko with his curse: ‘Vreee Rasputin’, ‘Kerataaa’ and laughs. I watched these 70-year-old lads from inside my car and started to think about how to film these two.
Mert Gökalp
Bir yanıt bırakın